Türk Halk Müziği repertuarına eser kazandıranlar arasında, halk sanatçılarının seçkin bir yeri vardır. Bunlar, hem yörelerinde bilinen türküleri hem de kendilerinin düzüp koştuğu türküleri çalıp söylemişlerdir. TRT Repertuarındaki türkülerin pek çoğunu bu sanatçıların söyledikleri parçalar oluşturmuştur.
Çoğu rahmetli olmuş sanatçılardan en meşhurları; Ürgüplü Refik Başaran, Diyarbakırlı Celâl Güzelses, Zaralı Halil Söyler, Sivaslı Hafız Hakkı Feryadi, Muhlis Akarsu, Ali Kızıltuğ, Nuri Üstünses, Malatyalı Fayri Kayahan, Urfalı Hamza, Tenekeci Mahmut, Hacı Baki Yurtsever, Kütahya'dan Hisarlı Ahmet, Adanalı Ferrahi, Elazığlı Enver Demirbağ, Kırşehirli Muherrem Ertaş, Çekiç Ali, Neşet Ertaş, Keskinli Hacı Taşan, Kırıkkaleli Ekrem Çelebi, Bahri Altaş, Maraş'tan Âşık Mahzuni Şerif, ve Konya türkülerini icrasıyla kendisine haklı bir şöhret kazanmış olan Rıza Konyalı.
Bunların sayısını daha da artırabilmemiz elbette ki mümkündür. Adına yer verdiğimiz veya veremediğimiz bu sanatçıların her birinin okuduğu türkülerin sözleri, notaları, varsa türkülerin hikâyeleri ve sanatçıların Türk Halk Müziği sahasındaki yerleri üzerinde biyografik çalışmalara şiddetle ihtiyaç vardır. Bugüne kadar -Ferrahî ve Sefil Selimî hariç (Atılgan, 1988; Kaya, 2001) bu çalışmaların ortaya konulamamasını gecikmiş bir hareket olarak görüyoruz. Hiç olmazsa, devlet konservatuarlarında ve üniversitelerimizin müzik eğitimi bölümlerinde pek çok konuda olduğu gibi bu konularda da tezler hazırlatılabilir. Dileğimiz, kısa zamanda bu çalışmaların gerçekleştirilmesidir.
Refik Başaran hakkında TRT'de üç program yapılmıştır. Bunlardan ikisi 1982'de gerçekleştirilmiştir. Sabri Uysal'ın hazırladığı programda Refik Başaran'ın türkülerine ve Fadime Başaran'la yapılmış bir röportaja yer verilmiştir. Diğeri de İstanbul Radyosunca hazırlanmıştır. Tamer Göksel'in hazırladığı programda Mehmet Erenler, onun türkülerinden örnekler vermiştir. Üçüncü program ise, 1989'da Mansur Kaymak tarafından yapılmıştır. Refik başaran'la ilgili olarak Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Arşivinde yine Fadime Başaran'la yapılmış bir konuşmanın bandı bulunmaktadır.
Biz, burada sizlere Refik Başaran'ı tanıtacak ve Türk halk müziği vadisindeki yerini ortaya koymaya çalışacağız.
Kadim dostum Mustafa Okgerman'ı ziyaret amacıyla 1981 ve 1989 yıllarında eski ismi Damsa olan Taşkınpaşa köyüne gittim. Bu ziyaret hemen her yıl devam etti. Bilindiği gibi Refik Başaran da Taşkınpaşalıdır. Ziyaret vesilesiyle Taşkınpaşalılarla ve Refik Başaran'ın yakınlarıyla görüşüp, onu daha yakından tanıma imkânını buldum. Bunlar içinde, Refik Başaran'ın karısı rahmetli Fadime Başaran'dan çok faydalı bilgiler topladım. Zira incelemelerimiz sırasında Refik Başaran konusunda bir yazı veya esere tesadüf etmedim. Burada aktaracağımız bilgilerin çoğu, Fedime Başaran'a ve Taşkınpaşalıların verdiği ifadelere dayanmaktadır ve orijinal bilgilerdir.
Refik Başaran, 1907'de Ürgüp'ün Taşkınpaşa köyünde doğmuştur. Mustafa Çavuş'la Emine Hanım'ın oğludur. Anneannesi bir Arap kızıdır. Dedesi Hacı Ali Ağa, bir ara Arabistan'a gider, dönüşte Arap kızı olan Şirin'i de yanında getirir, onunla evlenir. Refik'in annesi Emine bu evlilikten doğar. Refik'in biraz esmer oluşu da bu yüzdendir. Emine'nin üç çocuğu olur; Fettah, Refik ve Havva Ana. Köyündeki okulda üç yıl okuyarak ilk tahsilini tamamlar. Refik on yedi yaşındayken aynı yaşta olan köylüsü Fadime ile evlenir. Malı-mülkü olmadığı için kız tarafı Refik'e kızlarını vermek istemez. Refik de bunun üzerine aileye içgüveyi olarak girer. Fadime'den üç çocuğu olur. Emine Başaran (1930-1981), Hikmet Başaran (1934- ), Hacı Ali Başaran (Vefat etti.)
Saza ve türkü söylemeye daha küçük yaşlarında hevesli olan Refik, saz çalmaya on dört-on beş yaşlarında başlar. Abisi Fettah'ın Kırşehir'de aldığı sazla hemen her gün köyüne 6-7 km. mesafedeki Yeşilhisar'ın Kavak köyüne gidip, orada Topal Hasan'dan ders alır. Fettah, kardeşi için ustaya her türkü başına bir lira verme fedakârlığını gösterir. Kısa zamanda saz çalmada önemli bir mesafe kaydeden Refik, köyünde ve çevresinde düğünlerin aranan siması olur. Askerlik hizmetini Kütahya ve Niğde'de yapar. Askerlik sonrası ünü daha da artan Refik, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara'da bir toplantıya çağırılır. Atatürk, zamanın önde gelen sanatçılarıyla yaptığı bu toplantıda Refik'e "Başaran" soyadını verir.
Refik, uzun boylu, ortalama 75 kilo, sağ yüzünün sağ tarafı çopur, esmer biridir. Mizaç itibariyle kalender bir yapısı vardır. Gözü tok ve dost canlısıdır. Paraya hiç ehemmiyet vermemiştir. İstanbul'a gittiğinde, başta plak şirketleri ve içkili lokanta sahipleri olmak üzere herkes etrafına toplanır, ondan istifade etmeye kalkar. Zamanına göre çok para kazanmasına rağmen, bunu değerlendirme yoluna gitmemiş, arkadaşlarıyla harcayıp bitirmiştir. Sazcı olarak gittiği köylerden aldığı elbise, çorap, kılıç vs. gibi muhtelif hediyelerden de elinde bir şey kalmamıştır.
Ömrünün hemen hemen yarısını gurbette geçiren Refik'in evden ayrılışı 1929-1930 yıllarına rastlar. Bir gün evdekilere haber vermeden Durmuş'la Ankara'ya gider, dört yıl kalır. Bu müddet içinde kendisinden haber alınamaz. Orada Hayriye adında bir kadınla yaşar. Bu sırada oğlu Hikmet, dört yaşındadır. Hanımı oğlunu sünnet ettirmek için Ankara'ya haber gönderir, Refik, köyüne gelir. Bir ay kaldıktan sonra tekrar Ankara'ya gider. Bu gidiş-geliş sürer gider. Köyünde birkaç ay kalmasına mukabil, yıllarca Ankara'da ve İstanbul'da kalır. Plak şirketlerinden ve eğlence yerlerinden kazandığı paradan, evine gönderdiği, yok denecek kadar azdır. Refik Ankara'dayken, üç ay kadar da Ankara Radyoevi'nde mahalli sanatçı olarak çalışır.
Onurlu, kimseye boyun eğmeyen ve gönlü tok biridir. Öyleki, AnkaraValisi Nevzat Tandoğan, İtfaiye Meydanındaki kahveleri teftiş ederken karşılaştığı Refik Başaran'a, o zamana göre hiç küçümsenmeyecek bir meblağ olan 50 TL. verirse de ona türkü söyletemez. Tıpkı bunun gibi Bâlâ'da da bir düğün sırasında istenilen türküyü söylemekte sopa yemesi ve iki ay hastanede yatması bahasına inat eder, yine de söylemez (Şahin, 1991; 130). Refik, gurbetteki ömrünün beş yılını da Ayaş'ta geçirir. Üstelik burada ev de yaptırır. Onun uzun müddet Ayaş'ta kalması üzerine halktan bazı kişiler, niçin memlekete gitmediğini sorar. O da; "Tarla bağ alacağım, ev yaptıracağım, diye karıma söz verdim. Parayı da bir türlü denkleştiremedim. Yüzüm yok, onun için gidemiyorum." der.
Refik'in hayatında içki ve kadın önemli yer tutmuştur. Buna rağmen aklı fikri memleketinde, karısında ve çocuklarında kalmıştır. Hatta ölmeden üç ay önce karısına bir mektup göndermiş, çocukları alıp gelmesini istemişse de Refik'e bir türlü kalbi doğrulmayan Fadime bu davete icabet etmemiştir.
Gurbet ellerinde alma canımı
Duyar düşmanlarım şadüman olur
Yıkıp viran etmen fakirhanemi
Uçmadık yavrularım perişan olur
ve;
Bilmiyorum nic'olacak halimiz
Nerelerde kalacak garip ölümüz
Diyen Refik'in ölümü gurbette olmuştur. Ölüm sebebi kesinlikle bilinmemektedir. Karısı Fadime'nin naklettiğine göre, muhtemelen şu şekilde ölmüştür: Refik, Ayaş'a düğüne gider. Bulunduğu köyle Ayaş arası dört saat kadardır. Birlikte yaşadığı Hafize ismindeki kadın, Refik'in tekrar dönmeyeceği vehmine kapılır, onu öldürmeleri için üç adam tutar. Kiralık katiller, Refik'e yolda eşlik eder. Daha kestirme olacağını söyleyerek yolu değiştirirler. Bir çukura gelince, aralarına alıp döverler, boğazını sıkarlar, bıçaklarlar. Civarda bulunan bir çoban, Refik'in bağırtısını duyar. Yanına geldiğinde onu yatıyor görürse de adamların tehdidi yüzünden sesini çıkaramaz. Katiller, Refik öldükten sonra heybesini ve sazını getirip Hafize'ye verirler.
Hafize, olay yerine gider ve Refik'i bir kevenin üzerinde, eli yüzü diken içinde, ağzından akan kanlar göllenmiş olarak bulur.
Refik'in ölümü üzerine bazı söylentiler daha vardır. Kimilerinin anlattığına göre, Ayaş'taki bir düğünden sonra Ankara'ya dönerken Gökler köyü ile Ayaş arasında bindiği eşekten düşerek, bir söylentiye göre de 6 Mayıs 1945'te Hıdırellez törenlerini kutlarken birden fenalaşarak ölmüştür. Mezarı, Ayaş'ta Abdüsselâm dağının eteğinde iki söğüt ağacının arasında iken daha sonra doğduğu köye intikal ettirilmiştir.
Arkadaşlığa ve insani ilişkilere büyük önem veren Refik'in en önemli tutkusu saz ve türkülerdir. Evlendiği dönemlerde sazı iyiden iyiye çalabilen Refik'in bu merakı, daha çocukluk yaşlarında başlamıştır. Annesi Emine, Refik'i Kellah'a dövenci verir. Refik döven sürürken, öğle sıcağı çekildikten sonra, dereye gidip türkü söylermiş.
Çini tabakta vişne
Gel yârim aşka düşme
Bu aşkın sonu yoktur
Nafile dile düşme
Refik'in ilk türküsü, tamamı sekiz-on dörtlük olan bu türküdür. İlk söylediği türküler, köyde söylenen anonim türkülerdir. Plak doldurduğu sıralar, kendisinin de türkü yaktığı olmuştur. Ancak bu türkülerin sözleri, şiir tekniği açısından zayıftır.
Kuvvetli bir hafızaya sahip olan Refik, her gittiği yerde yeni türküler öğrenmiş, bunları plaklara okumuştur. Plaklarında Ürgüp yöresinin türkülerinin yanında, farklı yörelerin de türküleri vardır.
Refik Başaran'ın türkü repertuarında, eşi Fadime ile köylüsü Hacer ve Fadik'in büyük katkıları olmuştur. Fadime'nin de Fadik'le beraber doldurduğu beş plağı vardır. Bu plaklarda şu türküler bulunmaktadır. İstanbul Yolunda-Pınar Senin Sağ Yanında Sazlar Var, Kozan Dağı-Karşı Dağda Sıra Sıra Bademler, Sabah Ettim- Dalma Çaylar Derindir, Güle Çıktım Gülmedim-Karanfil Katmer Olsa, Al Elma Soyulur mu- Başında Vardı Elli Bir Altun.
Başaran'ın okuduğu Kara Tevfik adlı türküyü Fadime ve Hacer koşmuştur. Karadır Kaşların Gözlerin Mestan diye başlayan türküyü de Refik, eşi Fadime'den öğrenmiştir. Bunun yanında Fadime, bildiği türkülerin bir kısmını, Refik gurbete gidip gelmediği, çocuklara para göndermediği ve verdiği vaadlerde durmadığı için kocasına öğretmemiştir. Refik,; "Sana şunu alacağım bunu alacağım." diye Fadime'yi kandırır, ondan türkü öğrenirmiş. Üstelik ondan öğrendiklerini de kimseye söylemezmiş.
Kendisine has saz çalması, Refik Başaran'ın kendisine has bir saz çalma tarzı vardır. Türküleri okurken bütün benliğini ve ruhunu katmış, sözü ve ezgiyi ruhunun derinliklerinde hissederek okumuştur. Türkü sözlerini söylerken yöresinin ağız özelliğine bağlı kalmıştır.
Okuduğu otantik parçalarla Türk Halk Müziği sahasında mümtaz bir yere sahip olan Refik'in 65 kadar plağı vardır. Bu plaklarda 90'a yakın türkü okumuştur. Zira aynı türküyü çeşitli firmalara ait plaklara da okuduğu olmuştur. Sözünü ettiğimiz firmaların başlıcası şunlardır: Sahibinin Sesi, Odeon, Polidor, Colombia. Refik'in okuduğu türküler ve ilgili plakların firmaları şunlardır:
Sahibinin Sesi:
1. A.Tokatlı Hamid'in Türküsü
B. Malatya Türküsü (Başaran'ın 1935'te doldurduğu ilk plaktır. Aynı firma tarafından daha sonra Tokat Yaylasında Yaylayamadım/Karalı Bayrak Kaldırdım, Tokatlı Hamid'in Türküsü/Malatya Türküsü iki defa olarak tekrar çıkarılmıştır.)
2. A. Tokatlı Hamid'in Türküsü
B. Nenni de Feride'm
3. A. Yüksek Odalarda
B. Karabiber
Odeon:
4. A. Hürünüm
B. Anadolu Saz Havası
5. A. Bir Yavrunun Destanı
B. Uzun Kavak
6. A. Keten Gömlek (Filfili)
B. Konya Develisi
7. A. Süpürgesi Yoncadan
B. Altın Dişli Karam
8. A. Karadır Kaşların
B. Karşı Dağda Sıra Sıra Bademler
9. A. Hacılar Köyü (I)
B. Karanfilim Saksılarda
10. A. Yaşar
B. Ayvalığın Kara Taşı
11. A. Nevşehir Şarkısı (Yaşar)
B. Avşar Güzeli
12. A. Karadır Kaşların Gözlerin Mestan
B. Badı Saba- Oyun Havası
13. A. Karadır Kaşların Gözlerin Mestan
B. Küstüm Bu Dünyaya
14. A. Karadır Kaşların Gözlerin Mestan
B. Saat Üç buçuk Sularında Pazarı Gezdim
15. A. Çiçekdağı
B. Elinde Süt Güğümü
16. A. Gurbet Ellerinde Alma Canımı
B. Lirayı Bozdurayım
17. A. Kayseri Mektebi
B. Sarıkız
18. A. Yozgat sürmelisi
B. Sevdanın Denizi
19. A. Naciye
B. Atı Olan El Atına Biner mi
20. A. Yine Çırpına Çırpına
B. Nar Ağacı Budam Budam
21. A. Burhan'ın Destanı
B. Keziban Gelin
22. A. Naciye
B. Saffet Efendi
23. A. Hüdayda
B. Sarı Çiçek
24. A. Bana Derlerdi
B. Süre Süre İndirdiler
25. A. Kurban Olan Habib
B. Kınamayın Komşularım
26. A. Benim Anam Yol Üstüne Yatarsa
B. Düğünü Ekberi
27. A. Mezar Arası
B. Karakuşun Cücüğü
28. A. Berber
B. Köprüden Geçti Gelin
29. A. Ulu Kavak
B. Kersi Bağı
30. A. Şeftali Ağaçları
B. Mezarımı Derin Eşin
31. A. Maraş Maraş
B. Güzelin Yanağı (Balım kengeri)
32. A. Şen Olasın Ürgüp
B. Manavgat Yolları
33. A. Avanoslu Naci
B. Ayva Dibi
Polidor:
34. A. Hacılar Köyü (II)
B. Hacıbey
35. A. Osman Efe
B. Sevdanın Denizi
36. A. Tello Can
B. Mehmet Bey Türküsü
37. A. Ceylan
B. Nar Ağacı
38. A. Raşit
B. Aksine Çevirdi
39. A. Gurbet Elleri
B. Emine Hatun
40. A. Seher Yeli
B. Erciyes'ten Kar Geliyor
Columbia
:
41. A. Ürgüp Develisi
B. Avşar Güzeli
42. A. Sokaklardan Atlayarak Yürüme (Güzelsin Derler)
B. Bahar Geldi Yine Yollar İşledi
43. A. Yekte Oyun havası
B. Bidenem Yar
44. A. Konya Develisi (Çek Deveci Develeri Engine)
B. Hatice (Aksaray Türküsü)
45. A. Yeni Sürmeli
B. Odana Serdim Hali
46. A. Koyun Gelir Yata Yata
B. Aşlamayı Aşlarım
47. A. Gece mi Geçtin (Kayalık Özü)
B. Kırat
48. A. Mehmet Bey
B. Tello Can
49. A. Vızdık
B. Kestanenin İrisi
50. A. Köprüden Geçti Gelin
B. Sebep
51. A. Güle Çıktım
B. Keziban Gelin
52. A. Gelin Gelin
B. Aşağıdan Gelen
53. A. Kırk Güzelin İçinde (Pınar)
B. Raşit
54. A. Ağ Gelin
B. Seyranî Baba
Firmaları Tespit Edilemeyen Plaklar:
55. A. Karinli Ah çeker
B. Aziziye
56. A. Kurban Olam Habib
B. Aziziye
57. A. Raşit Derler Bir Cahil Uşak
B. ?
58. A. İlahi
B. ?
59. İmana Gel Gâvur Kızı İmana
B. ?
60. A. Osman'ın Bindiği Küheylan
B. ?
61. A. Ak Kâğıt Üstünde Yeşil piyade
B. ?
62. A. Hapishane
B. ?
63. A. Aziziye
B. Bir Türkü (Refik Başaran'ın son plağı)
Refik Başaran'ın, bunların haricinde, sözsüz olan sadece çalgısal nitelikli bir palğı daha vardır. Ayrıca, Başaran, şirketini ve numarasını tespit edemediğimiz şu türküleri de plağa okumuştur:
Aslan Karam, Bana Derler Neden Deliyim, Devran-ı Felek bize Gam Yutturdu, Davran kırat, Fettah Kardeşim, Gurbet Bir Ateş, Kozan Dağı, Köprüler Yaptırdım, Nazmiye, Sürmeli, Yemenimin Beyazı.
Başaran'ın okuduğu türküler yapı ve menşe bakımından şu şekilde gruplandırılabilir:
1. Anonim Türküler: Taşkınpaşa'da herkesçe bilinen, manilerden kurulu türküler,
2. Manilerin kısmen değiştirilmesiyle elde edilen türküler: Refik ve hanımı Fadime'nin manilere ilave sözler getirdiği türkülerdir (Bağlar Gazeli, Fadime'm..)
3. Refik'in gurbette öğrendiği türküler (Sebep, Ceylan..)
4. Sözleri kendisine ait olan türküler (Gurbet Elleri, Habib, Hacılar Köyü..)
5. Olaylar sonrasında karısı veya başkası tarafından söylenen türküler (Kara Tevfik, Karadır Kaşların, Berber Gelin..)
Refik Başaran'la ilgili bu küçük etüdü hazırlarken çok zorluklar çektim. Bunun asıl sebebi de biraz önce söylediğim gibi onun hakkında herhangi bir araştırma yapılmamış olmasıdır. Bu durumda, biz araştırmacıların yapacağı tek şey ise, ilgili şahıs hakkında sözlü kaynaklardan yararlanmak, ona ait eşya, belge ve fotoğrafları, ilişkili olduğu mekânları dikkate almaktır. Yeri gelmişken Ürgüp'teki
Refik Başaran derneğine bazı tekliflerimiz olacaktır.
1. Özel eşyalarının temin etmek,
2. Türkülerini okuduğu taş plaklarının toplamak,
3. Orijinal plaklardan aktarılacak temiz kayıtları ve bunların çoğaltılmasını gerçekleştirmek,
4. Türkülerin hikâyeleri tespit etmek,
5. Türkülerin tamamının notaya aldırmak,
5. Refik Başaran'la ilgili hatıraları bulunan kişileri tespit edip onların verecekleri bilgileri kaydetmek.
6. Gönül isterdi ki, Refik Başaran'ın değeri, sağlığında anlaşılsın, çalışmalar bire bir görüşmek suretiyle daha objektif olarak ele alınsın. Âşık Ruhsatî diyor ki;
Sağlığımda beni teperler
Ölünce mezarım öperler
Aslında bugün de aynı şeyi yapmıyor muyuz? Yaşayan nice değerlerimizi incelemek için onların ölmelerini beklemiyor muyuz? Bu halk sanatçılarının bizlerden beklediği tek şey, para-pul değil, hayatta iken kendilerine değer verildiğini görmek. Bizlere düşen Refik Başaran'da, Zaralı Halil'de, Adanalı Ferrahi'de yaptığımız hataları yapmayıp yaşayan ve kendilerini ispatlamış olan sanatçılara, sağlıklarında beklenen ilgiyi ve değer göstermek olmalıdır.
Çalışmama son vermeden önce Refik Başaran'ın okuduğu türkülerden bazılarının hikâyesini vermek istiyorum:
Kara Tevfik
Kara Tevfik, Refik'in köylüsüdür. Aşağıdaki ağıt, onun öldürülmesi üzerine, karısı Fadime ve köylüsü Hacer tarafındanda söylenmiştir.
Kara Tevfik'in köyde bir kadınla ilişkisi vardır. Sivaslı Durmuş namında birisi Damsa (Taşkınpaşa)'ya çalışmaya gelir. Durmuş da bu kadınla ilişki kurar. Tevfik, bunu öğrenir. Sivaslı Durmuş, Bekir demir'in düğününde halay çekerken Tevfik de oradan geçmektedir. O sırada Durmuş; "Bana yan bakanın…" diye küfreder. Tevfik; "Bu laf bana." diyerek geri döner.
Atını ahıra bağlayıp düğün yerine gelir. Durmuş'un kafasını tutup, beş-altı yerinden keser. Herkes kaçışır. Durmuş hastaneye kaldırılır, ölümden kurtulur. Tevfik hapse girer, iki-üç ay yatar. Hapisten sonra Durmuş, bir akşamüzeri, Tevfik'i "Kenan Kapısı"nda ilişkisi olduğu kadınla görür. Silahını çıkarır, birkaç el ateş eder. Kurşunlar ikisi Tevfik'in sağ göğsüne, birisi başına isabet eder. Tevfik eşek sırtında Niğde'ye kadar götürülür, ancak kan kaybından ölür. Durmuş on iki yıl hapis yatar.
Tevfik'in ardından şu ağıt yakılır:
Adımı sorarsan ey kara Tevfik
Salımı götüren Damsalı Refik
Sakın annem olma Mahmud'a kefil
Ulan Durmuş bu yanına kalmasın
Mazlum Fatma şu Refiğ'i almasın
Fadiğ'inen Zahide şahidim olmuş
Bana da demişler beyhude yanmış
Sivaslı Durmuş da sebebim olmuş
Yandım ağalar yandım beyhude yandım
Ahlaksız karının şerrine yandım
Mektebin önünü birden savuştu
Kenan kapısında geldi kavuştu
İfade veremem vurdu savuştu
Yahu Durmuş yahu ocağın batsın
Batırdın ocağım kapın kapansın
Karadır Kaşların
Refik Başaran'ın karısı Fadime'nin Karahisar'da bir halası vardır. Halasının da aynı isimde yani Fadime isminde bir dul komşusu vardır. Halası Kayseri yolundaki bağına gederken, komşusu Fadime'yi de götürür. Kayseri ile Karahisar arasında ve halasını tanıyan bir arabacı, bu Fadime'yi görür, ondan hoşlanır. Aradan çok geçmez, günün birinde kaçırır.
Refik'in karısı Fadime Başaran, halasının yanına gittiğinde, onu ağlar görür. Halası hem ağlar hem de Fadime'nin yaktığı türküyü, F. Başaran'a söyler. Aslı 20-25 bent olan türkü böylece ortaya çıkar. F. Başaran, halasından öğrendiği türküyü Refik'e söyler, o da plağa okur.
Karadır kaşların gözlerin mestan
Bir su ver içeyim uziyet tastan
Kendin küçük ama dilin gülistan
Başına gelmeyen bu derdi bilmez
Gelmeyen başına sevdayı bilmez
Karisar nahyesi benim durduğum
Kayseri namında benim yandığım
Eridi iliğim kaldı kemiğim
Kömür gözlerine kurban olduğum
Ne türlü aşkına düşürdün beni
Kaşların karadır benzer üzüme
Bu sevdanın zararı çok ömüre
Kollarımdan bağlasalar demire
Kırar demirleri bulurum seni
Diyar diyar arar görürüm seni
Güzelin yanağı balın şekeri
Ağzı sultan olmuş gerdan yukarı
Çiğin aşağıda gerdan yukarı
Her tarafı mamur olur güzelin
Sevda dedikleri bir demir oktur
Enginli yüksekli zahmeti çoktur
Sen nasıl doktorsun merhemin yoktur
Yaremin merhemi o yardan gelsin
Kaynakça:
Atılgan, Halil, (1988), Âşık Ferrahî Hayatı-Şiirleri-Türküleri, Adana.
Kaya, Uğur, (2001), Şiirleri ve Türküleriyle Âşık Sefil Selimî, Sivas.
Sapmaz, Gürbüz, (2000), Şen Olasın Ürgüp-Refik Başaran-Hayatı-Türküleri, Ankara, 306 s.
Şahin, Hasan, (1991), Ürgüplü Refik Başaran, Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1991/1, Ankara, s. 128-140.
(Ürgüplü Refik Başaran, Millî Folklor, (Yaz l99l), I (l0), s. 49-53. / Refik Başaran'ın Türküleri, (Bahar l993), Millî Folklor, III (l7), s. 33-36.)
Şen Olasın Ürgüp Türküsünün hikâyesi-->
Not: Ayrıca Refik Başaran ile ilgili Sayın Doç. Dr. Zeki Büyükyıldız tarafından "Halk Müziği Pınarlarımız" adıyla TRT de iki program hazırlanmış ve 6-20 ağustos 1990 tarihlerinde yayınlanmıştır.
II
Refik Başaran 1907 yılında Ürgüp'e 18 kilometre uzaklıkta eski ismi Damsa yeni ismi Taşkınpaşa köyünde dünyaya gelmiştir. Annesinin ismi Emine Hanım babasının ismi Mustafa Çavuştur. Refik Başaran'ın altı yedi yaşlarında müziğe ilgi duymaya başladığı sanılmakladır. Daha o yaşlarda eline aldığı ağaç parçalanın göğsüne sürterek saz çalar gibi yapıp, türkü söylemeye başlamıştır. Refik Başaran köyünde 1915 yılında öğrenime açılan tek öğretmenli okulda 3 yıl boyunca okumuş ve buradan mezun olmayı başarmıştır. Refik Başaran'ın torunun sanatkârın ilk bağlama çalmaya başlamasıyla ilgili olarak sözlerine aşağıdaki alıntıda yer verilmiştir.
"Refik Başaran henüz on beş yaşında iken abisi Fettah onun bağlama çalmayı öğrenip, ileride iyi bir sanatkar olmasını istemiş bunu gerçekleştirmek için Kırşehir'e giderek bir bağlama satın alnmıştır, daha sonra da Kayseri'nin yeşil Hisara bağlı Kavak Köyü'nden topal Hasan her öğreteceği Türkü için bir sarı lira almak şartı ile Refik Başaran'a bağlama dersleri vermeyi kabul etmiştir."
O dönem yaşanan onca maddi sıkıntıya rağmen, Fettah topal Hasan'ın bu teklifini kabul edip, kardeşinin ondan ders almasını sağlamıştır.
Fettah'ın Refik Başaran'ın ufkunu genişlemesinde etkisinin büyük olduğu söylenmektedir. Zira Fettah Sineson medresesini bitirmiş Kurtuluş savaşında ise subay olarak görev almış ileri görüşe sahip bir insanmış. Refik Başaran iki yıl boyunca tarlaya, bağa gitmediği zamanların dışında, altı kilometrelik yolu yürüyerek ustasının yanına gitmiş ve ondan bağlama dersi almştır. Başaran bağlama tekniğim ilerletebllmek maksadıyla, Damsa'daki evinden kaçarak, köyün karşısındaki yazı dağının eteğindeki ine gidip, orada on iki gün boyunca katmıştır.
17 yaşına geldiğinde kendisi ile aynı yaşta bulunan Fatma Başaran'la evlenmiştir Fatma Başaranın kendisi gibi sanatçı bir ruha sahip olup onu desteklemesi. Refik Başaran'ın oldukça çok hoşuna gitmiş ve bu yolda belki de daha büyük ilerleme sağlamasına yol açmıştır. Refik Başaran askere gidinceye değin düğünlerde bağlama çalıp söylemiş ve bu yolla ünü İç Anadolu'da hızla yayılmıştır. Ününün yayılmasıyla kendisine yörenin dışından da teklifler gelmeye başlamış ve bu suretle değişik illeri ve yöreleri gezme şansına sahip olmuştur. Bu gezmelerin sanatçının bilgi ve sanatçı kişiliğinin gelişimindeki rolü kuşkusuz büyük olmuştur.
Askerliğini jandarma olarak yapan Başaran, önce Kütahya ardından da Niğde'de görev yapmış ve bu şekilde askerliğini sona erdirmiştir. Askeliğini bitirdikten sonra Damsa'ya dönmüş ve düğünlerde bağlama çalmaya devam etmiştir. Kendi yaktığı türküleri okudukça iç Anadolu'da ünü, dalga dalga yayılmış ve herkes tarafından sevilen bir sanatkâr haline gelmiştir Sayın Gürbüz Sapmaz'ın sanatkâra Atatürk tarafından "Başaran" soyadının verilmesiyle ilgili sözlerine aşağıdaki alıntıda yer verilmiştir.
"Ankara'da Hacer Buluş, Safiye Ayla gibi dönemin sevilen sanatkârların ın katıldığı, Atatürk için verilen bir konsere Refik Başaran'da çağırılmış, konser sonunda ulu önder sanatkârı çok beğenmiş, Başaran Soyismini kendisine vermiştir"
Türkiye'de bulunan dört plak şırketinden bir tanesi olan sahibının sesi, Refik Başaran'a plak yapmak için teklifte bulunmuş, bu vesileyle Başaran 1935 yılında Hamit'ın Türküsü (Tokat Mahanesi) ni ilk olarak plağa okumuştur. Plağın büyük bir satış yapması, Başaran'a diğer şirketlerden de teklif gelmesine yol açmıştır. Odean, Polidor ve Colombia gibi şirketlerin tekliflerini kabul ederek, toplam dört şirkete plak yapmıştır. Refik Başaranın ezgilerinde hasretlik ve ayrılık temalarını ağırlıklı olarak işlemesi ile ilgili oiarak Refik Başaran'ın torununun sözlerine aşağıdaki alıntıda yer verilmiştir.
"Refik Başaran plak yapmak için sık sık İstanbul'a gidip köyünden ayrı kalmlış ve sıla özlemi çekmistir. Bundan ötürü, genelde söylemiş, olduğu sözlü ezgilerde Hasretlik ve Aynlık temalarını ağırlıklı olarak işlemiştir"
Refik Başaran 1935 ile 1947 yılları arasında tahminen 200'e yakın türkü okumuştur. Ayrıca her gittiği yerde oradaki yaşadığı, gördüğü olaylarla ilgili irticalen türkü yakmıştır. Bu türkülerin çoğu plaklara okunmadığından dilden dile dolaşmış ve ancak bir kısmı günümüze değin ulaşılabilmiştir. Halen derlemeler devam etmektedir. Refik Başaran 1947 yılında Ankara'nın Ayaş ilçesinde vefat etmiştir.
Refik Başaran'dan derlenen bazı türküler: Şen olasın Ürgüp dumanın gitmez, Dam başında sarı çiçek, Bacacılar yüksek yapar bacayı, Tokat yaylasında yaylayamadım.
|